logo

08 Mart 2019

Dindar ve seküler mahallelerle sınırlı demokrasi


Mehmet Ocaktan
m.ocaktan@gmail.com

Yıllardır toplumun farklı kesimlerinde, memleketteki demokratik hayatın yeterince tekamül etmediği, özgürlükler ve insan hakları konusunda istenilen seviyenin yakalanamadığı yönünde şikayetler dillendirilir. Evet Türkiye’nin bu konularda ciddi sıkıntılarının olduğu muhakkak. Ancak bu durumun sorumluluğunu sadece siyasal iktidarlara fatura ederek sonuç almak ya da çözüm üretmek mümkün değildir. Çünkü demokratik toplumun oluşumu, kültürel ve sosyolojik dinamiklerle birlikte düşünülmek zorundadır.

Dolayısıyla demokrasideki geri kalmışlığı izah edebilmek için, öncelikle Türkiye’nin kültürel ve sosyolojik kodlarını doğru okumaya ihtiyacımız var demektir. Bir kere, geleneksel sağ ya da sol tanımı itibariyle Türkiye toplumu cemaatçi bir kültürden beslenmektedir. Daha açık ifade etmek gerekirse; sağ tanımı içinde yer alan farklı grupların, anlayışların, mahallelerin davranış biçimleri de, sol içinde yer alan farklı ideolojik tonlardaki hiziplerin, grupların tepkileri ve refleksleri de genel olarak cemaatçi bir sosyolojinin ürünüdür.

***

Aslında özgürlükler ve insan hakları konusundaki şikayetlerimizin büyük bir bölümü, mevcut toplumsal yapıdan kaynaklanmaktadır. Mesela geçmişte siyasal ve kültürel iktidarı elinde bulunduran devlet ya da sivil grupların, kendileri gibi düşünmeyen farklı inanç ve farklı kimliklere mensup kesimlerin özgürlük taleplerine karşı çok da cömert davrandıklarını söylemek ne yazık ki mümkün değildir. Hatta kendilerini, hakim konumdaki rejimin gerçek sahipleri olarak gördükleri için baskıcı olmayı bir hak olarak görmekteydiler.

28 Şubat sürecinde yaşanan hak ve özgürlük gaspları karşısında o günün sivil toplum kuruluşlarının cuntacılara arka çıkan davranışları, adeta bir demokrasi testi niteliğindedir. Maalesef o günün şartlarında rejimle aynı safta duran siyasetçisinden sivil toplum yapılarına, iş dünyasından akademik dünyaya ve medyaya kadar değişik kesimler, kendileri gibi düşünmeyenlerin de demokratik haklardan yararlanması gerektiğini bir hak olarak görememişlerdir.

İşte o günlerde böylesine antidemokratik tutum sergileyen kesimler, aynı zamanda demokrasiye inandıkları iddiasındaydılar. Evet demokratik haklara inanıyorlardı, ama aynı hakların ‘laik mahalle’ dışındakiler için de geçerli olması gerektiği inancında değillerdi.

Sonra devran değişti ve bu kez dindar mahallenin iktidarıyla birlikte başka bir Türkiye fotoğrafı ortaya çıkmaya başladı. 2002 yılında başlayan AK Parti iktidarı, 2013 yılına kadar özgürlüklerin önünü açan, insan haklarını önemseyen demokratik reformların altına imza attı. Ve Türkiye’de insanlar ilk kez rasyonel aklın hakim olduğu evrensel ölçekte bir demokrasinin gerçekleşebileceği umuduna kapıldılar. Her şey o kadar iyi gidiyordu ki, bazen insanlar bütün bunların bir rüya olabileceğinden endişe ediyorlardı. Oysa rüya değil, gerçekti, çünkü insanlar demokrasiye dokunabiliyorlardı…

Ama sonra bir şeyler oldu ve AK Parti adeta kendi gerçekleştirdiği reformları inkar ederek hızla ‘eski Türkiye’ye doğru yol almaya başladı. Talihsizliğe bakın ki, bu geri dönüşe paralel olarak geçmişte “hak” ve “özgürlük” savunuculuğu yapan dini duyarlılığı yüksek olduğu sanılan vakıflar, dernekler yani sivil toplum oluşumları da iktidarın adeta bir parçası haline geldikleri için hak ve özgürlük mücadelesinden vazgeçerek, onlar da ‘Beka limanı’na demir atmayı tercih ettiler.

***

Geçmişte ve bugün yaşanan tecrübeler gösterdi ki, dünün iktidar mahallesinin sakinleriyle bugünkü iktidarın mahalle sakinleri arasında aslında pek bir fark yokmuş. Öyle anlaşılıyor ki laiklerin de, dindarların da kendi mahallelerinin sınırlarını aşan bir demokrasi ufku bulunmamaktadır.

Gerçekleri ifade etmenin makbul bir durum olmadığının farkındayım, ama bir gerçek var ki laik ve dindar kesimlerin önemli bir bölümü, sadece kendi tarikat mensupları için hak ve özgürlük talebinde bulunmaktadırlar.

Kabul etmek gerekiyor ki, laik ve dindar mahallelerin sadece kendileri için özgürlük talebinde bulunduğu bir toplumda, çağdaş anlamda bir demokrasiyi inşa etmenin imkan ve ihtimali yoktur.

(KARAR)

Etiketler: » » » » » »
Share
570 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...