Son Dakika
Utanç verici çifte standartlı siyasetin, mide bulandıracak düzeyde ideolojik angajmana ve menfaate dayalı siyasal tutumun sadece Amerika ve Avrupa’ya mahsus olduğunu düşünecek denli saf kimse yoktur herhalde. Ahlaksızın belirli bir coğrafyası, çirkinliğin etnik veya ideolojik hiçbir sınırı bulunmuyor çünkü. Ne var ki profesyonel düzeyde örgütlenip işleyen propaganda ve psikolojik savaş süreçleri sömürgeciliği, emperyalizmi, işgal ve katliamları hemen neredeyse salt Amerika ve Avrupa’dan neşet eden, sadece onlarla kayıtlayan bir algıyı birey ve toplumun zihnine kazımak üzere durup dinlenmeksizin çalışmaktadır.
1998’den itibaren Hugo Chavez liderliğiyle birlikte Bolivarcı cumhuriyet olarak adlandırılan Venezuela’da Maduro hükümetini devirmek üzere muhalif kesimlere askeri darbe dahil her türlü operasyon için açık destek bildiren Avrupa ve Amerika’nın rezil durumu ortada. İlk değil, son da olmayacağı besbelli. Ancak Venezuela üzerinden yaşanan tartışma esasen Amerika ve Avrupa’nın sergilediği saldırgan tutumdan ibaret değil. Aksine Amerika ve Avrupa’nın Venezuela üzerine sergilediği ve kökleri ülkenin petrol ve altın zenginliklerine el koyma planlarından neşet eden saldırgan politikalarına yapılan aşırı vurgularla örtülmek istenen temelde iki büyük mesele var: İlki yolsuzluk ve baskı politikalarıyla temayüz eden despotik yönetimler. İkincisiyse Rusya ve Çin’in emperyalist politikalarını meşrulaştırma girişimleri.
Her Pisliği Amerika’yla Eşitle, Rahatla!
“Katil Amerika, Yankee go home, emperyalist Amerika Orta Doğu’dan defol” Türkiye’nin de içinde bulunduğu dünyanın pek çok ülkesinde kitlesel protesto gösterileri esnasında en çok haykırılan slogandır herhalde. Doğaldır, çünkü Amerika vicdan ve hukuka biraz olsun saygısı olan insanların asla sessiz kalamayacağı pek çok işgal ve katliama imza atmış bir korsan devlettir. Amerika’yı lanetleyip politikalarına karşı direnmek en doğal hak, ertelenemez bir ödevdir. Lakin önemli bir sorun daha var. Rusya ve Çin gibi emperyalist devletler, İran gibi etnik ve mezhebi temellere dayanan bölgesel hegemonyasını genişletme peşinde koşan bölgesel devletler veya Esed rejimi gibi bu kampa dâhil olan askeri cunta rejimleri bütün suçlarını, insanlığa karşı işleyegeldikleri en ağır cürümleri bir kalemde meşrulaştırıp temize çıkarmak istiyorlar: Baş düşman hatta biricik düşman Amerika’dır.
Lafı dolandırmadan, çalıyı dolaşmadan söyleyelim: Amerika düşmanlığı şeytani bir maske, sinsice bir perdeleme faaliyeti olarak iş görüyor mezkûr cephede. Orta Doğu’da mesela Suriye’de Amerika’nın askeri varlığı lanetlemeye girişip petrol-dolar bağlamında emperyalizmin analizini yapan Kemalist-sol örgütlerin hemen hiçbir Rusya’nın işgal ve katliamlarına karşı çıkamazlar. Bilakis Rusya’nın gelişini bayram sevinciyle karşılayıp kimyasal katliam dâhil her türlü cinayeti işlemiş despotik bir rejimi koruma kollama yarışına girmektedirler.
Adana İncirlik’teki Amerikan askeri üssüne karşı çıktığımız gibi Rusya’nın Suriye’deki Tartus ve Hmeymim askeri üslerine de karşı çıkıyoruz elbette. Gelin görün ki; Türkiye’de yıllar yılı ilerici askeri cuntalarla iş görmüş, İstihbarat’ın Avrasyacı kanadıyla iltisaklı çalışmış sol-sosyalist örgütler Suriye’de Esed rejimini payidar kılmak üzere devasa askeri varlığıyla Suriye halkının üzerine çöken Rusya’ya mehdi muamelesi yapmaktadırlar. Üstelik Rusya’nın işgal ve katliamlarına direnişi yalan ve iftiralarla Amerika’ya yamayarak kirletmeye çalışmaktadırlar.
Devlet Değil Melekler: Rusya-Çin-İran
İşte komşumuz Ukrayna’yı bölüp parçalayan, Kırım dâhil Azak Denizi’ndeki en büyük üç eyaletine el koyan Rusya’nın Türkiye’de protesto edildiğine hiç şahit olduk mu? Ağızlarda sakız edilen halkların kardeşliği söylemi Suriye’de, Ukrayna’da kesinlikle devreye girmiyor çünkü işgal Rusya damgası taşıyor. Venezuela’ya yönelik bir Amerikan müdahalesi doğal olarak müdahale ahlaksız, hukuksuz, mantıksız ilan ediliyor ancak aynı doğallıkta Rusya’nın Ukrayna’nın üç eyaletini yutması, diğer bölgelerde bombalı sabotajlara girişmesi, sivil yolcu uçaklarını düşürmesi, ticari gemilerine el koyması hem ahlaka ve hukuka hem de ülke güvenliğini sağlama politikalarına uygun addediliyor.
Ermenistan’ın Rusya desteğiyle işgal altına aldığı Azerbaycan’ın yedi vilayeti (Dağlık Karabağ) hakkında özgürlük üzerine nutuk atan sol-sosyalist devrimci örgüt görünmedi ortalıkta. İran’ın hem Azerbaycan’daki hem de Çeçenistan’daki işgal ve katliamlarda Rusya hesabına oynadığı münafıkça, zalimce ve fasıkça roller esasında Suriye’de onlarca yıldır takındığı cinayetkâr politikaların birer antrenmanı mesabesindeydi.
Doğu Türkistan’da Çin’in toplama kampları üzerinden yürüttüğü asimilasyon siyaseti sadece Türkiye’deki Kemalist sol-sosyalist örgütler nezdinde değil İran için de basit bir Amerikan provokasyonundan ibarettir. Neden mi? Çünkü İran bu işbirliği sayesinde Doğu Türkistan’daki hiçbir emaresi olmayan Şiiliği değişik kurum ve davet çabaları üzerinden yaygınlaştırmanın peşinde koşmaktadır. Petrol satacak, silah alacak, Yemen ve Suriye’de Çin’i de kollayan nüfuz alanları oluşturacak… Tabii ki kahrolsun Amerika sloganları atarken Cuma hutbelerinde Putin’in, Rusya’nın zaferi için dualar okunur, sloganlar atılır. Bakalım Çin’in zaferi için ne zaman hutbeler irad edilecek?
Venezuela’ya karşı tertiplenecek bir askeri darbeye karşı durmak için ille de Maduro güzellemeleri yapmak gerekmiyor. Yolsuzluğu, yoksulluğu, rüşvetçi düzeni, usulsüzlükleri de gündemi getirerek yani eleştirerek de sahiplenebiliriz Venezeuela halkının kendi kaderini tayin hakkını. Aşırı duygusal ve bir o kadar da tepkisel bir iklim inşa ediliyor adeta. Abartılan ve fakat doğru düzgün temellendirilemeyen yerlilik ve millilik formülasyonu farkına vararak veya varmadan Türkiye’de muhafazakâr siyaseti ve toplumu Rusya-Çin-İran cephesinin mantık, söylem ve hedeflerine doğru bitişik nizam durmaya doğru sürüklüyor. Rusya-Çin-İran cephesi en iyi ihtimalle Türkiye için Amerika ve Avrupa’ya karşı dengeleyici bir seçenek olabilir. Venezuela’yı Amerika dışarıdan çökertiyorsa bu cephe de dostluk anlaşmaları sayesinde içeriden çökertiyor. Aynı durum Ukrayna ve Suriye için de geçerli.
Sol-sosyalist örgütler tarafından da takviye edilen Kemalist mantık ve söylem ülke içinde hangi hayrı, iyiliği, doğruluğu, güzelliği inşa etti ki uluslararası ilişkilerde bir hayra, güzelliğe, doğruluğa vesile olsun? Türkiye bu basit, çirkin ve oportünist sarkacın bir elemanı olamaz ve olmamalıdır. Kırım’daki işgali, Suriye’deki kan dökücülüğü, Doğu Türkistan’daki asimilasyonu, Azerbaycan’daki işgali tanımadığımızı unutuyor galiba birileri.
(YENİ AKİT)
Etiketler: Amerika » Avrupa » Azak Denizi » Azerbaycan » Çeçenistan » Çin » Dağlık Karabağ » Doğu Türkistan » Hmeymim » Hugo Chavez » ideolojik angajman » İncirlik » İran » işgal » Kenan ALPAY » Kırım » Maduro » muhafazakâr siyaseti » Rusya » Suriye » Tartus » Türkiye » Ukrayna » VenezuelaYorum yapabilmek için Giriş yapın.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
02 Mart 2020 YAZARLAR
02 Mart 2020 YAZARLAR
04 Ocak 2020 YAZARLAR
03 Ocak 2020 YAZARLAR