logo

02 Kasım 2018

Filistin Merkez Konseyi kararları


Ahmet Varol
a.varol@gmail.com

Normalde Filistin Yönetimi’nin siyasi çizgisinin, Filistin halkını temsil eden bir danışma meclisinin denetiminde ve bu mecliste yapılacak görüşmeler çerçevesinde belirlenmesi için Filistin Ulusal Meclisi’nin yani parlamentonun aktif halde olması gerekir. Ancak Mahmud Abbas yönetimi bu meclisi tamamen atıl duruma getirmiştir. Uzun süreden beri toplanmasını ve herhangi bir karar almasını engelliyor. Çünkü halk tarafından seçilen milletvekillerinin bulunduğu bu meclisin kendisinin despotik siyasetini onaylamayacağını biliyor.

Dürüst bir seçim yapılması durumunda Filistin halkının yine Abbas yönetiminin despotik siyasetini, Gazze’ye yaptırım uygulayan çizgisini desteklemeyecek milletvekillerinin büyük çoğunluğu oluşturacak bir meclis seçeceğini biliyor. O yüzden 2005’te gerçekleştirilen seçimin üzerinden 13 yıl geçmiş olmasına rağmen yeni bir parlamento seçimi de gerçekleştirmiyor. Abbas yönetiminin halkın özgürce tercihini yapabileceği bir seçim gerçekleştirmesi durumunda meclis desteğinden tümüyle yoksun olacağını çok iyi biliyor. O yüzden seçimsiz, meclissiz bir şekilde kendisinin totaliter yönetimini sürdürüyor. Bunu sürdürebilmesi ise siyonist işgal rejimiyle işbirliğini sürdürmesi sayesinde mümkün oluyor. Çünkü normalde Abbas yönetiminin yasalara ve yönetimin seçime göre oluşturulması mantığına göre meşruiyetini çoktan kaybetmiş olması gerekiyor. Ama uluslararası güçler Filistin yönetimi olarak hâlâ Abbas yönetimini tanıyor. Filistin halkına tercihini sorması için bu yönetime herhangi bir baskı yapmıyor. Çünkü Filistin halkının tercihinin sorulması durumunda İslâmî direnişin öne çıkacağını, 2005 seçimlerinde olduğu gibi zaferin yine İslâmî direnişin olacağını biliyorlar.

Abbas yönetimi bu durum karşısında kendisini meşrulaştırmak için parlamentoya alternatif birtakım yapılardan yararlanmaya çalışıyor. Bu yapıların başında da tabii ki Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) yer alıyor. Oysa FKÖ artık Filistin’deki direniş gruplarının ortak çatı örgütü değildir. 2005 seçimlerinde Filistin halkının yüzde altmışının desteğine sahip olduğu ortaya çıkan Hamas bu örgütte temsil edilmiyor. Yine Filistin halkının azımsanmayacak bir kesiminin desteğine sahip olan İslâmî Cihad Hareketi de bu örgütte temsil edilmiyor. Bazı sol örgütler de FKÖ’nün tutumunu ve çizgisini tasvip etmediklerinden dolayı üyeliklerini dondurdular ve üst kurullarının toplantılarına katılmıyorlar. Dolasıyıyla FKÖ artık bir çatı örgüt özelliğini kaybetmiş Fetih örgütünün bir şemsiyesi haline gelmiştir. Mahmud Abbas da işte bu şemsiyeden kendi yönetimini meşrulaştırmak amacıyla yararlanmaya çalışıyor.

Bu örgütün Merkez Konseyi geçtiğimiz Pazar günü bir araya gelerek iki günlük toplantı yaptı ve bazı kararlar aldı. Kararlarının bazıları siyonist işgal rejimiyle ilgiliydi. Bu çerçevede işgal rejimi 1967 sınırları içinde bir Filistin devletini tanıyıncaya kadar FKÖ’nün de işgal rejimini tanımayı durduracağı ifade edildi. Bu çerçevedeki kararlar uygulama amaçlı değil tamamen göstermelik olarak alınmış kararlardır. Çünkü Ramallah yönetiminin bu kararlar doğrultusunda bir siyaset izlemeyeceği açıktır.

Fakat Merkez Konseyi’nin toplantılarında yapılan konuşmalarda özellikle Hamas’ı karalayan, onun Filistin içindeki uzlaşmanın önünde engel oluşturduğunu ileri süren ifadelere yer verildi. Bu tarz konuşmaların asıl amacı Abbas yönetiminin Gazze’ye uyguladığı haksız yaptırımlara ve izlediği politikaya destek çıkmaktı.

Asıl önemli olan işgali tanımama ve direnişin sürdürülmesi konusundaki kararların uygulamaya geçirilmesidir ki hiç kimse Ramallah yönetiminin bu kararlara göre bir politika izleyeceğini beklemiyor. Çünkü kararların uygulanması konusunda tüm yetki Abbas’a verildi ve zaten kararlar bağlayıcı nitelik taşımıyor.

(YENİ AKİT)

Etiketler:
Share
343 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...