logo

Beşten büyük dünyanın bitmeyen derdi


Mustafa Karaalioğlu
m.karaalioglu@gmail.com

Birleşmiş Milletler’in küresel sorunlar karşısındaki tutumunun yetersiz olduğu ve harekete kabiliyetinin kısıtlı olduğu bir gerçektir. Pek az problem BM eliyle çözülebilmiş durumda ve can alıcı olanları ise bu kurumun sayısız kararı tanımadan derinleşmeye devam etmektedir. BM, gerek oylama yapısı ve gerekse çözümü geciken sorunlar konusunda caydırıcı etkisinin zayıflığı nedeniyle herkesin bel bağlar gibi göründüğü ama o kadar da kolaylıkla eleştirdiği bir topluluk haline gelmiştir. Neredeyse bütün uluslararası meselelerde bu yetersizlik ve çaresizlik ezberden kritik edilmektedir.

Bununla birlikte sorunlara taraf olan ülkeler ve ikinci halkadakilerin çözümsüzlük kararı o kadar büyük bir karatmaya yol açıyor ki BM olmasa dünyanın kriz bölgelerinde olup bitenler hakkında bir fikri bile olmayacak. En kapsamlı raporlar, araştırmalar ve özellikle insan hakları bilgileri yine de BM eksenlidir. Bununla birlikte birçok coğrafyada mültecilere ve dezavantajlı gruplara yardımlar sadece BM ve BM’ye bağlı kurumlar eliyle sağlanabiliyor. İşin bir yönü de budur.

***

Peki, neden gereken etkinlik üretilemiyor? Temel sebep süper güç konumundaki ABD, Rusya ve Çin ile bu üç ülkenin ardından gelen bazı ülkelerin kendi işlerini uluslararası hukukun dışında görme kolaycılığıdır. Hepsi de BM’yi by-pass edip sonuca gitmek ve sonra da bunun hesabını vermemek gibi bir avantaja sahipler. ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa’nın veto hakları bu avantajı kalıcılaştırmakta, diğer ülkeleri BM’ye güven duygusundan uzaklaştırmaktadır.

Bu husus, yani veto hakkına sahip 5 ülkenin yarattığı orantısızlık Türkiye’nin gündemine yeni yeni geliyor ama on yıllardır dünya tarafından tartışılmakta ve eleştirilmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha önce olduğu gibi son genel kurul konuşmasında dile getirdiği “dünya beşten büyüktür” yaklaşımı başta Almanya, Brezilya, Hindistan ve Japonya dörtlüsünün (G4) olmak üzere birçok ülkenin uzun yıllardan beri gündemindedir. Yapının değişmesi için düzenli olarak çalışıyorlar. Bazen bakanlar bazen başbakanlar/başkanlar düzeyinde toplanarak BM’nin ve BMGK’nın oy yapısının değişmesi için formüller geliştiriyorlar. Afrika Birliği de ayrıca bir grup kurarak yine onyıllardır bu sistemi değiştirme arayışını sürdürüyor. Ne var ki bu konu sadece 2005 yılında BM’nin gündemine gelebildi ve oylama da yapıldığı halde farklı görüşte olan Afrika Birliği’ne üye ülkelerin desteğini alamayınca reddedildi. G4, güvenlik konseyi üyelerinin 15’ten 25 çıkarılmasını ve G4 ülkeleriyle iki Afrika ülkesinin “daimi üye” olmasını öneriyordu. İlave dört “daimi olmayan üye ülke”nin de sabit olarak Afrika, Latin Amerika, Asya ve Doğu Avrupa’dan seçilmesi isteniyordu. Garip olan şu ki BM’ye üye olan ülkelerin üçte ikisi yani 193 ülkenin 128’i kabul edecek olsa bu oylama ve veto sisteminin değişmesi mümkün olacak ama herkesin şikayetçi olmasına rağmen değişim bir türlü gerçekleşemiyor.

Bununla birlikte Meksika, İtalya ve Pakistan da bir girişim içinde. Ayrıca L69 grubu da oylama sisteminin daha adil olması ve 5’li veto grubunun değişmesi için çalışıyor. Toplamda ise bir gelişme sağlanabilmiş değil. 5 ülkenin tamamı ama özellikle Çin ve Rusya, BM’deki bu tür girişimlere karşı sert bir defans uyguluyor.

Veto hakkına sahip 5 daimi üye ülkenin düzeninde dünyanın geldiği nokta ortada…

***

Biriken ve çözülemeyen sorunları için daha etkin bir BM ve BMGK kaçınılmazdır. Bir sorun yaşayan veya sorundan dolaylı etkilenen ülkeler başta olmak üzere bütün üyelerin artık tek konusu oylama yapısını değiştirmek olmalıdır. Bunun için de daha fazla vakit kaybetmeden etkin bir hamleye ihtiyaç vardır. Yoksa bu gidişle BM çok pahalı bir sivil toplum kuruluşuna dönüşecek…

(KARAR)

Etiketler:
Share
418 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...